21.09.2009

Devinim

İçimdeki boşluğa bakıyorum Çok tuhaf geliyor Sesler var etrafımda Çığlıklar belki Birkaç su damlası Çin işkencesi gibi Tıp Tıp Tıp Tıp Şıp Şıp Şıp Şıp Ve bir GONG!!! Daha önemli birileri geldi Topla bakalım pılını pırtını Acını gözyaşını Koş evine, zindanlara Kendi üzerine kitle kapılarını Bırak bedenin hizmet etsin onlara Ruh bile olamayacak kadar Saydamlığınla Kal sen ve bekle Umutsuzca bekle Farkında olmadan Deş daha önce binlerce kez Kanatılmış yerlerini Kanırt iyice...

Ruh Hali

Son birkaç gündür neler yaptığımın, nasıl yaşadığımın sanırım hiç farkında değilim. Dünyamla anlatılamayacak, ikimizin dışında kimsenin anlayamayacağı kavgalar ettik. İkimiz de parçalandık, sesimiz çıkmadı, söyleyemedik. Herşey benim konuşamamam yüzünden oluyor ve bunu bildiğim halde birşey yapamamıyorum. Nasıl bir acizlik bu? Ben ne zaman bu hale geldim? Kurtulmak için ne yapabilirim? Biri bana yardım edebilir mi? ..................... Binlerce soruya boğuluyor içim. Ama en zoru kaybetme korkusuyla başa çıkabilmek. Dünyamdan bir kez daha kovulmamak için öyle tutunuyorum ki ona. Öyle sarılıyorum, seviyorum, susuyorum ki. Acaba kendimi mi yok ediyorum ya da acaba gerçekten bu ben miyim diye düşünüyorum. Davranışlarım ve hissettiklerim birbiriyle uyuşuyor fakat bunlar gerçek benle uyuşmuyorlar. Bakalım henüz birkaç gün geçti, belki daha sonra pençelerim yine iş başına geçer.

18.09.2009

Hope

Kendimi karanlık evde bilgisayarın ışına teslim etmiş buldum. Önceden nerdeydim o kadar zaman ne yapmışım bilmiyoum. Çevremdeki kokudan balkona küçük bir yolculuk yaptığımı anlıyorum. Gözlerim acıyor büyük ihtimal ağlamışım da. Beynimdeyse müzik yankılanıyor demek ki şarkı da söylemişim. İçimde nedenini bilmediğim bir acılık var ve adını koyamıyorum yaralarımın. Saklandıkça saklanıyorlar benden iyileştirmemem için onları. Elim hemen telefona gidiyor alışkanlıkla, dünyamın bana kapalı olduğunu farkediyorum ve anımsıyorum yuvamdan uzak olduğumu, benim dediğim sıcaklığı hissedemediğimi. En son ne zaman birine içimi döktüm acaba; haftalar, aylar, yıllar? Oldu bayağı bir. İçime kapanışımın ani gibi gözüktüğünü biliyorum ama ne yazık ki öyle değil. Tuğlaları el ele koyduk herkesle, benim çevremdeki kulenin inşaatında. Kimse dur demedi, kimse yanıma gelmeye çalışmadı. Çalıştıklarını düşündüler, yani buna inanmak istediler. Dünyamdan kovulduğumda yanımda kimse yoktu. Nefes alamazken elini kimse uzatmadı. Tüm bunlar geçici demekle yetindiler. İşte şimdi geçti. Herkes mutlu, herkesin içi rahatlardı hatta “Gördün mü? Biz sana söylemiştik.” bile dediler. Sustum. Kaldırdık birkaç metre daha yükselttik şimdiki duvarları. Manzaram gökyüzünün en karanlık köşesiyken onlar yüzümün ay ışığında parladığını söylediler. Ben onları artık göremezken, onlar hatırladıkları ben'i hayal edip çok iyi olduğuma inandılar. Yalnızlaştıkça ben, büyüdüğümü düşündüler. Hayır, kimseye kızmıyorum, hatta hepsini hala seviyorum. Çünkü içimde bir ümit. Belki biri kurtarır beni...

17.09.2009

Bilmenin dayanılmaz sancısı

Ve lanetlenmişti Cassandra. Bilirken tüm olacakları, yasaklanmıştı başkalarının gözünü açması. Yıkımı gören tüm gözler gibi kör olmayı dilemişti. Tek bir ah etti dünyaya, laneti yaşadı ve ben lanetin bir parçası. Onun kanından, ruhundan, gözünden, kaderinden...<!--