17.11.2010

Bir Kadın...(vol1)

"Hava karanlık, hava puslu, hava soğuk. Bana Melek diyebilirsiniz, Necla veya Emine. Farketmez. Çünkü bıktım kalıplarınızdan, adlandırmalarınızdan, yarım yamalak tanımlamalarınızdan. Siz bizi asla tanıyamayacaksınız. Bitti. Nokta."


Elindeki son kağıda bunları karalamıştı, Kadın. Sigarasından bir nefes çektiği sırada kağıt da öteki kardeşlerinin yanına düşmüş, buruşuk bir şekilde yerde yatıyordu.

Masanın üzerinde şarap vardı, kadeh vardı, kan vardı. Odada mum vardı, Kadın vardı, kan vardı. Tende acı vardı, zevk vardı, kan vardı.


Hayır, hiçbir şey düşündüğünüz gibi olmamıştı. Ne aldatılmış, ne terkedilmiş, ne ölüm görmüş bir Kadın o. 


Boşverin, anlayamazsınız.


Kış geldiğinde onun ayakları üşür. Yıllar öncesine dalar gözleri. Küçük parmağındaki tırlaklar uzar ve morarır. Yalnızlığı en güzel onlar anlatır. Elde bir boyalı tırnak. Upuzun. Sanki dün gece birlik olup tırnaklar öldürmüşler onu. Sanki boğulmuş, duyan olmamış.


Kış geldiğinde hemen pencere pervazına oturur Kadın. Ayaklarını uzatır sonuna kadar, 4kat aşağı değmek istermişçesine.


Kış gelince ruhunu o kadar pis hisseder ki kadın, koşar da gömer ayaklarını balkonuna yığılmış karlara. Dudaklar morarır, eller morarır, ayaklar morarır. Ama ruhu inadına sarılır siyah kaftanına. Kara'ya aşıktır Kadın. Aşkı kardan beyazken, Kara'yı arzular.


Kış gelince eline kalem alır Kadın. Çeker çok sevdiği, ve bi o kadar da nefret ettiği, saman kağıt defterini. Yazar tüm kinini, nefretini, şiir olur, şarkı olur yırtar defteri. Kalem çoktan kağıdı geçip tenini parçalamış olur, farkedemez. Gördüğünde de güler sadece, "zaten ben yapacaktım" der geçer.


Kış gelince kendini sırtüstü halıya bırakır Kadın. Tavan alçalır, duvarlar üstüne üstüne gelir. Boğulur ama alışıktır O zaten. Sus'ar, su'sar da söylemez. Siz ve sizin gibilerin arsızlığından en çok O utanır. Kırmızı çorapları giyer hemen ayaklarına. Siz bilmezsiniz ne çok üşür ayakları.


Kış gelince beyaza karşı Kara kaplar her tarafı. Kadın kırmızılara sığınır. Ojeleri, rujları, elbiseleri sever. Bazen o kadar korkar ki, kana boyar kendini. Eğer bir nokta dahi kırmızıdan uzak olsa teni, yanacak Kara'nın ellerinde.


Ancak kırmızılara güvenemeyeceğini görünce Kadın, eski dostuna Yeşil'i bekler. Bekler ki alsın onu bu çukurdan.


Mevsim kış, her yer beyaz, inadına Kara ve inadına Kırmızıyken. Yeşil baharın derinliklerinde, başka dünyalarda, başka rüyalarda.


Kadın yalnız, dışlanmış, etiketlenmiş, bağırılmış, hakaret edilmiş, suçlanmış, iftira atılmış, Karalar bağlamış, boğulmuş, sövülmüş, yıkılmış.



Hayalindeki küçük elli, yeşil gözlü meleğini bile almışlar elinden. Rahmini deşip çıkarmışlar. Hiç olmamış olan, hayali bir bebeği kabuslarında öldürdüklerini hiç unutmamış Kadın. Sanki hiç doğuramayacak gibi ağlamış. Korkar olmuş gelecekten. Kırmızıdan ve onun getirdiklerinden.


Bir tek Kan kalmış, en yakın arkadaşı, kardeşi. 


Keserdi Kadın kendini, mum alevlerinde yoğururdu tenini. Kan O'nu isterdi, O da Kan'ı.


Yerden bir kağıt aldı Kadın. Saçındaki ince çubuğu çıkardı ve kanayan bileğine batırdı. Kağıdın yazılı tarafına sürdü bileğini ve arkasını çevirdi.Yazdı:


"Kan uykusu..."


Hiç yorum yok: