Biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, en yakın yoldaş olması gereken kadınlar törpülerle, cımbızlarla, kalemlerle, klavyelerle savaş açmışlar hemcinslerine. Kimi zaman bir ego yarışı, kimi zaman bir aşk, kimi zaman bir dostluk olmuş kadınlarımıza baltaları çıkarttıran.
Ama bence hepsi yalnızca kocaman bir bahane. Ataerkilleştikçe, gücümüzü kaybettikçe içten içe korkmuşuz kendimizden ve birbirimizden. Bilinçaltında hiç unutmamışız aslında içimizde yatan cevheri.Tehdit altında hissetmişiz bir başka kadın birazcık da olsa kabuğunu kırıp, ayakları üzerinde durduğunda.
Biraz olsun silkelenip sormalıyız kendimize: "Kız kardeşlerim mi tüm bu kadınlar, yoksa inadına ötekileştirdiklerim mi?"
Bu konudaki en güzel sorular Leyla Alaton'un dudaklarından dökülmüştür.
"- Bir başka kadının başarısıyla mutlu oluyor muyuz?- Bir hemcinsimizin hayatında daha mutlu, işinde daha başarılı olması için ona açıktan destek veriyor muyuz?- En azından bunu bir iyi niyet temennisi olarak içimizden geçiriyor muyuz?"
Dürüst cevaplarımız eğer "hayır" ise, bizler kardeşlik duygularımızı çoktan kaybetmişiz demektir.
Not: Elif Şafak'ın Firarperest adlı kitabındaki "Kız Kardeşlik Ölçümleri" adlı yazıdan etkilenerek yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder